Karbon Ayak İzi

İklim krizi, küresel ısınma, çevre sorunları bağlamında günümüzde daha sık duymaya başladığımız, negatif dışsallığını daha çok hissettiğimiz "Karbon Ayak İzi" kavramının ne olduğunu biliyor musunuz?

Karbon ayak izi kavramı, 1990’lı yıllarda sürdürülebilirlik bağlamında çalışmalar yapan Rees ve Mathis Wackernagel tarafından öne sürülen ekolojik ayak izi kavramından hareketle türetilen ve insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan emisyonların karbondioksit karşılığı, karbon ayak izi olarak tanımlanmaktadır. Dünyamız için yaşamsal öneme sahip olan atmosferdeki su buharı, karbondioksit, metan, azot ve diğer sera gazları doğal süreçte kendini dengelerken, özellikle 20.yüzyıl sonu itibariyle ciddi bir artış gözlemlendi. TÜİK verilerine göre 1990’dan 2021’e kadar geçen sürede sera gazı emisyonu oranında yüzde 157,1’lik bir yükseliş söz konusudur. Atmosferde bulunan gazlar arasında bu seviyedeki bir artış çevre problemleri, küresel ısınma, iklim krizi ve krize bağlı göç gibi birçok nedenden dolayı ulusal ve uluslararası arenanın gündeme aldığı bir kavram oldu.  Bu minvalde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin önüne geçmek için 191 ülke bir araya gelerek Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşma ile küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı iki derece ile sınırlandırmak, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmaya çalışmak amaçlandı.

Her bir birey yaşadığı yere ve yaşam şekline göre farklı miktarda karbon salınımına sebep olmaktadır. Tüketilen gıdaların türü, ulaşım şekli, enerji tüketimlerine göre her bireyin karbon ayak izi birbirinden farklıdır.  Bu bağdamda karbon ayak izi de birincil ve ikincil ayak izi olarak ikiye ayrılmaktadır. Gündelik ihtiyaçların karşılanması esnasında gerçekleşen enerji tüketimi sonuca çıkan emisyon değerlerini (ulaşım tercihleri, tüketilen gıdaların türü, tercih edilen enerji ve ısınma türleri) ifade etmektedir. Kullanılan ürünlerin imalatından geri dönüşüm süreçlerine kadar atmosferde salınan tüm karbondioksit miktarı ise ikincil karbon ayak izini ifade etmektedir. İfade edilen her iki türde de belirleyici olan bireylerin kullanım tercihleridir. Bu noktada alışkanlık ve tercihlerimizde yapacağımız değişiklikler iklim değişiminin önüne geçmek için büyük önem taşımaktadır.

Karbon ayak izi salınımının azaltılması için;

·        Bireysel araç kullanımı yerine mümkün olduğunca toplu ulaşım, bisiklet ve yürümeyi tercih etmek,

·        Kullandığımız tüm teknolojik ürünlerde enerji verimliliğini göz önünde bulundurmak,

·        Enerji ve ısınma ihtiyacımızı gidermek için fosil yakıtlardan uzaklaşarak yenilenebilir enerji çeşitlerini kullanmak ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmak,

·        İhtiyaçlarımızı karşılarken geri dönüşümü mümkün olan ürünleri tercih etmek,

·        Çevreye duyarlı üreticileri tercih ederek ihtiyaç duyduğumuz ürünleri almak karbon ayak izinin azaltılması noktasında alınan bireysel önlemlerden bazılarını oluşturmaktadır.

 Dünyada tüm canlılar belirli oranda karbondioksit üretir, bizlere oksijen üreten ağaçlar bile. Ancak burada özen göstermemiz gereken konu karbon ayak izi salınımına neden olurken doğanın doğal dengesini bozmayacak şekilde yaşama gayretinde olmak ve daha sürdürülebilir bir dünya için iz bırakma çabasını gütmek büyük önem taşımaktadır.